Günden güne değişen ve gelişen bir dünyada yaşıyoruz. Bu gelişim, doğal bir değişimi de beraberinde getiriyor. Bu gelişim kapsamında “dijital yetkinlikler” aynı kalsa da, kullanılan araçlar sürekli olarak değişiyor. Peki, bu değişime uyum sağlanabiliyor mu?
Açıkçası, çoğu insan, kurum ve topluluk bu değişime ayak uydurmakta zorlanıyor. Yine de kötü işler çıkardıklarını söyleyemem. Genel perspektiften bakıldığında, insanların değişmek ve yeni şeyler öğrenmek zorunda olmaları yorucu görünüyor. Her bireyden bu değişime büyük bir iştahla ayak uydurmasını beklemek adil olmaz. Bu bağlamda, ,hatırı sayılır bir çabanın yeterli olabileceği kanaatindeyim. Başlangıçta ufak çabalar gemiyi ayakta tutmaya yeterli olacaktır. Sonraki süreçlerde kişiler, kurumlar ve topluluklar bu değişimin yararlarını görmeye başlayınca; değişime ayak uyduramayanların geri kaldığını fark ettikçe motivasyon artacak ve daha istekli hale gelecekler.
Bu konuya şöyle bir örnek verebilirim: Bildiğiniz gibi son günlerde yapay zeka teknolojileri hızla değişti. Bu gelişmelerle bağlantılı olarak yapay zekanın iş hayatında kullanımı da önemli bir rol oynamaya başladı. Bu bilgiler ışığında, iş hayatında yapay zekaya yeni adapte olmaya çalışan bir şirketin çalışanlarını düşünelim. Başlangıçta, “Bu ne ya, böyle yeni yeni icatlar çıkarmayın başımıza!” gibi tepkiler gelebilir. İnsan beyni, kısa vadeli olayları uzun vadelilerden daha çok önemsemeye yatkındır; bu gayet anlaşılabilir bir durumdur. Kısa vadede, yapay zekanın ne olduğunu ve nasıl kullanıldığını öğrenmeye yönelik çaba harcamak gereklidir. Kişiler bu çabayı harcamak yerine işlerini bildiği yoldan yapmaya devam etmek isteyebilirler; uzun vadede daha az çaba harcamaları gerekeceğini düşünmezler.
Benzer durumlar farklı alanlarda da yaşanabilir. Örneğin kısa vadeli kazancı uzun vadeli kazanca tercih eden kuruluşlar vardır. Başına yeni işler çıkardığımız bireyler açısından, kısa vadede uğraşlarını teşvik etmek önemlidir. Ufak teşviklerle yapay zekanın içine daldıktan ve bu ufak çabaların birleşiminden sonra daha olumlu, daha kaliteli çıktılar almaya başladıktan sonra, gerisinin çorap söküğü gibi gelmesi muhtemeldir. Bir kere yapay zekanın kolaylığına alıştıktan sonra, normalde dört beş saat harcanması gereken bir raporu bir saatten kısa bir sürede tamamlamaya başlayınca istek artacaktır. Başka kişilerin saatlerce uğraştığı durumları on beş ya da yirmi dakikada yapınca tatmin olmamak mümkün değildir. Diğer açıdan bakarsak, sizin saatlerce emek harcadığınız bir durumun başkaları tarafından dakikalar içinde halledilmesi sizi de o duruma teşvik edecektir.
Sonuç olarak, değişen araçlara adapte olmak için bazı bireylerin çaba göstermesi ve bu çabanın çıktılarının diğer bireyler tarafından fark edilmesi; bu değişim motivasyonunu ve değişime karşı direnci etkileyecektir.
Bu değişimlerin benim üzerimdeki etkilerine, bana nasıl hissettirdiğine gelirsek; gelişmeyi, yeni şeyler öğrenmeyi, farklı konulara ve alanlara ilgi duyup bu alanlarda çaba göstermeyi seven biri olduğumu düşünsem de bu süreçlerin benim için de yorucu olduğunu itiraf etmek zorundayım. Değişime ayak uydurmanın benim açımdan tatmin ediciliği çok fazla; kendimi farklı yaşam koşullarına adapte olmaya çalışan , hayatta kalmayı başaran canlılar gibi hissetmemi ve mutlu olmamı sağlıyor. Ancak artık değişimlere yetişebilmek çok zorlaştı. Değişimin hızı çok arttı; hatta sadece hızı değil, ivmesi de arttı. Bir aracı öğrenmeye çalışırken yenisi geliyor; daha birini tamamlamadan diğeri ortaya çıkıyor. Değişimi yakalamak giderek zorlaşıyor ve yorucu hale geliyor.. Ancak bu zorluğun esas zevkinin de burada olduğunu düşünüyorum. Durağan bir hayatın sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak, mutluluğun değerinin, üzüntünün varlığıyla arttığını düşünürsek; değişimin yokluğu, zıt duyguları yaşamayacak hale gelmemiz, hayatı daha keyifsiz yapardı. Gastronomide bile en nefes kesici lezzetler, farklı tatların birbirini dengelemesiyle oluşmuyor mu?
Özetlemek gerekirse, değişim süreci ve bu sürecin hızlanması oldukça yorucu; fakat yorucu olduğu kadar da keyifli. Monotonluktan uzak bir hayat yaşayabilmemizin sebebinin bu değişimler olduğunu unutmamak önemli.
Arda Remzi Can Tura – Gazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Öğrencisi