Siz de kendini “multitasking” becerisine sahip biri olarak gören ve bunu çoğunlukla dile getirirken övünenlerden misiniz? Evet, belki multitasking kavramı günlük hayatımızın kaçınılmaz bir parçası diyebiliriz. E-postalarınızı yanıtlarken telefonla konuşuyor musunuz? Toplantılarda otururken alışveriş listeleri yapıyor ve Netflix’ten bir şeyler izlerken arkadaşlarınıza mesaj atıyor musunuz?
Günlük hayatınızda bu gibi davranışları sık sık tekrarlıyorsanız, size aynı anda birden çok şeyi yapma ve yapmaya odaklanma konusunda ustalaşmışsınız gibi gelebilir. Belki de tüm görevlerinizi zamanında bitirme isteğiniz sebebiyle bunun böyle olması gerektiğini düşünüyorsunuz. İşte tam bu esnada yanıldığımız noktayla tanışıyoruz. Multitasking, çoğunlukla zamandan tasarruf etmemizi ve kendimizi daha üretken hissetmemizi sağlar. Aslında sandığımız kadar pozitif bir beceri değildir.
“Aynı anda birçok işi halletmenin ve daha üretken olmanın neresi kötü?” dediğinizi duyar gibiyim. İş hayatında çoğunlukla aranan bir kavram olsa da anlık olarak insan beynine iyi gelmeyebilir. Hatta uzmanlara göre uzun vadede üretkenliğe zarar verdiğini söylersek yanlış olmaz. Araştırmalara göre, aynı anda pek çok iyi gerçekleştirmede sandığımız kadar iyi olmayan insan beyninin bu gibi durumlarda üretkenliği %40’a kadar azaltarak cevap vereceğini gösteriyor.
Görev geçişleri yaparken beynimizi sandığımızdan daha fazla yormuş oluruz. Dikkatimizi hızla bir şeyden başka bir şeye aktarırken odaklanmak konusunda da arkaplanda bir çaba veririz. Bu çabayı çoğu zaman hissetmesek de sanki hızla hareket eden iki cisme sırayla ve seri şekilde bakmaya çalıştığınızı hayal ederek aklınızda canlandırabilirsiniz. Muhtemelen göz bebekleriniz odaklanmaya çalışırken sizi zorlayacak, 10. geçişinizden sonra da yavaş yavaş yorulduğunuzu hissetmeye başlayacaksınız. İşte beynimiz de tam olarak böyle çalışır.
30 saniyenizi ayırın ve şu anda yaptığınız her şeyi düşünün. Bu yazıyı okuyorsunuz ancak aynı anda birkaç şeyi de yapıyor olma ihtimaliniz yüksek. Belki müzik dinliyor, bir arkadaşınıza mesaj atıyorsunuz. Belki de e-postanızı başka bir tarayıcı sekmesinde kontrol ediyorsunuz veya bir bilgisayar oyunu oynuyorsunuz. Senaryolar oldukça tanıdık, değil mi?
Bunu anda yaşamak yerine genel olarak hayat planınızın bir parçası haline getirebilirsiniz. Aslında iş hayatında aranan şekli de budur. Yöneticiniz, size verdiği 2 haftalık sunumu tamamlarken aynı anda diğer işlerinizi aksatmamanız bekler. Bu hem gayet anlaşılır, hem de iş hayatında başarılı kalabilmek için bir kural niteliğindedir.
Eğer anlık olarak yaptığınız işlerde “multitasking” kavramını bir kenara bırakamıyorsanız “20 dakika” kuralını deneyebilirsiniz. Görevler arasında sürekli geçiş yapmak yerine, bir yenisine geçmeden önce 20 dakika boyunca tüm dikkatinizi bir göreve vermeye çalışın. Bu esnada zamanlayıcı kurmak, görevlerinizi 2 ile sınırlamak size gayet yardımcı olacaktır.
Mülakatlarda ya da çeşitli görüşmelerde belki de adından dolayı muhteşem bir beceri gibi gözüken “multitasking” ile övünmeden önce yeniden düşünün. Eğer bu konuyu çok iyi bilen bir uzmanla karşılaştıysanız aklında üretkenliğinizle ilgili soru işaretleri belirebilir!